Tasavvuf ve Yunus Emre...

Tasavvuf ve Yunus Emre...

19.01.2022 579

Akdeniz  Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Bilim Dalında yüksek lisans yapan Safiye Uyar okulumuz öğrencilerine yönelik "Tasavvuf ve Yunus Emre" konusunda bir sunum gerçekleştirdi. 12 Ocak Çarşamba günü saat 10:00'da 11.sınıf öğrencilerimize, 13 Ocak 2022 Perşembe günü saat 10:00'da 10. Sınıf öğrencilerimize yönelik konferans salonunda gerçekleştirilen programda Safiye Uyar, Tasavvuf bağlamında Yunus Emre şiirleri ele alındı. Safiye Uyar söyleşide şunları söyledi:

 

"Tasavvuf Nedir?

    Sûfî ve tasavvuf kelimelerinin kökeni hakkında çeşitli iddialar bulunmaktadır. Fakat en çok kabul göreni ve dilbilgisi kurallarına uygun düşeni, Arapça yün giymek anlamına gelen, sûf'tur.

    Tasavvuf kelimesinin hangi kökten geldiği konusunda olduğu gibi, tasavvufun tarifi konusunda da farklılıklar bulunmaktadır. Bu tanımların sayısını bine çıkaranlar, hatta sûfîlerin sayısıncadır, diyenler vardır.  Bu tarifleri on gurupta toplamak mümkündür;

      a) Tasavvuf zühddür

      b) Tasavvuf güzel ahlâktır

      c) Tasavvuf kalp temizliğidir

      d) Tasavvuf nefis ile mücadeledir

      e) Tasavvuf kitap ve sünnete sarılmaktır

      f)  Tasavvuf Allah'a tam teslimiyet ve rabbânîliktir  

      g) Tasavvuf Hakk'a vuslattır

      h) Tasavvuf İslâm'ın ruh hayatıdır

       ı) Tasavvuf bir bâtın ilmidir

       i) Tasavvuf havassa dair bir ledün ilmidir.

Oğlanlar Şeyhi İbrahim Efend'inin aşağıdaki manzumesi, tasavvufun farklı tanım ve tariflerini seyr ü sülûkun aşamalarına göre bünyesinde toplaması açısından önem arz eder:

                                       Bidâyette tasavvuf sûfî-î bî-cân olmaya derler

                                       Nihayette gönül tahtında sultân olmaya derler

       Tasavvufun başlangıcı, maddî varlığından sıyrılan ve kendinde bir varlık görmeyen, kısaca iradesini Hakk'a teslim etmiş bir sûfî olabilmektir. Sonu ise, bütün ilahî güzellikleri kazanarak gönül tahtının sultânı olmaktır.

                                         Tarîkatte ibarettir tasavvuf mahv-ı suretten

                                         Hakkikatte sarây-ı sırda mihmân olmaya derler

        Tarîkatte tasavvuf; suretin mahvından ibarettir. Yani beşerî zaaflardan kurtulmaktır. Hakikat olarak ise, ilâhî sır sarayının misafiri olmaktır.

                                           Bu âb u kil libasında tasavvuf ârî olmaktır

                                           Tasavvuf cism-i sâfînûr-i yezdân olmağa derler

 

Tasavvuf, toprak ve sudan ibaret fâni elbislerden/kafeslerden kurtulmaktır. Böylece tertemiz bir varlık olarak Allâh Teâlâ'nın nuru hâline gelebilmektir.

                                    

                                                  Tasavvuf lem'a-yı envârı mutlaktan uyarmaktır

                                                  Tasavvuf âteş-î aşk ile sûzan olmaya derler

       Tasavvuf, (gönül mumunun) ışığını, ilahî nurlarla tutuşturmaktır. Çünkü tasavvuf aşk ateşi ile tutuşmaya derler.

                                                   Tasavvuf sûfî kâli hâle tebdil eylemektir bil

                                                   Dahî her söz ki söyler âb-ı hayvân olmaya derler

 

       Bilesin ki tasavvuf, sûfî'nin sözünü (ve bilgisini) hâle dönüştürmektir. Bu, bir bakıma onun her sözünün bir âb-ı hayât (ölümsüzlük iksiri) olmasıdır.

                                                     Tasavvuf urvetü'l-vüskâ yükün can ile çekmektir

                                                     Tasavvuf mazhar-ı âyât-ı gufrân olmaya derler

       Tasavvuf, Hakk'ın insana yüklediği ilahî emânet olan kur'ân-ı Kerîm ve onun getirdiği mes'ûliyeti canla başla taşımaktır. Tasavvuf, ilahî mağfireti müjdeleyen âyetlerin mazharı olmaya derler.

                                                       Tasavvuf külli yakmaktır vücudun nâr-ı lâ ile

                                                       Tasavvuf nûr-i illâ ile insan olmaya derler

       Tasavvuf, Hakk'ın varlığı karşısında bütün mevcudâtın «lâ / yok» ateşiyle yanıp kül olmasıdır. Tasavvuf, illâ nûruyla, yani temizlenmiş bir gönülle Allâh'ı tevhîd ederek insân-ı kâmil olmaktır.

                                                       Tasavvuf günde bin kerre ölüp yine dirilmektir

                                                       Tasavvuf cümle âlem cismine can olmağa derler

       Tasavvuf, her gün ölmeden evvel ölmek sırrını binlerce kez yaşamak ve kalben diri kalmaktır. Bundan sonra tasavvuf, bütün âlemin cismine can olabilmek, yani diğer gönülleri de ihyâ edebilmektir.

 

               Yûnus Emre Kimdir ve Tasavvuf ile İrtibatı Nedir?

 

      Yunus Emre ise 13. yüzyılın ikinci yarısı ile 14. yüzyılın başlarında yaşamış bir mutasavvıftır. Onun doğum yeri ve yılı ile kabri hakkında değişik bilgiler mevcuttur. Bazı ilim adamlarına göre bunlardan en gerçeğe yakını doğum yeri ve kabri için Eskişehir/Sarıköydür.

        Yunus Emre Azerbaycan, İran ve birçok Anadolu illerini dolaşmış, dolaysıyla tesirlerini başta Orta Asya ve Balkanlar olmak üzere Anadolu toprakları dışına taşımış ve bu bölgelerde halen tanınmaya devam eden bir mutasavvıftır.

       Yunus meşrep itibariyle Taptuk Emre mürididir. Melâmetî/Kalenderî, Bektaşî, Nakşî, Halvetî, Mevlevîlik başta olmak üzere Kadirî olması muhtemel Yunus Emre'nin tarîkat silsilesi Tapduk Emre, Barak Baba (ö.707/1307), Sarı Saltuk (ö.697/1297), Mahmud Hayrânî (ö.667/1269) kanalıyla Ahmed er-Rifâi'ye (ö.578/1182) ulaşmaktadır.

       Yunus Osmanlı şairleri üzerinde en müessir şahsiyetlerden biri olup, bu özelliğinden dolayı kendisine Türkçenin mührü anlamına gelen "Hâtem-i Lisân-ı Türk" adı verilmiştir. Yunus şiirlerinde "Derviş Yunus", "Dertli Yunus", "Âşık Yunus", "Kul Yunus", "Koca Yunus", "Bîçâre Yunus", "Miskin Yunus" gibi farklı sıfatlar kullanmaktadır. Yunus 82 yaşında 720/1320/1? yılında vefat etmiştir.

      Mutasavvıf bir şair olan Yunus Emre tasavvuf yolunun başından itibaren kat edilmesi gereken bütün merhaleleri kat etmiş, daha sonra olgunlaşarak bir mürşid sıfatıyla eser vermeye başlamıştır.

      Yunus Emre'nin düşünce dünyasını oluşturan kaynak, diğer büyük sufilerde ve İslam büyüklerinde olduğu gibi İslam'ın temel kaynaklarıdır. Bu temel kaynakların birincisi Kur'an-ı Kerim, ikincisi ise Peygamberimizin hadis-i şerifleridir.

      Yunus Emre'nin şiirlerine dikkatlice bakıldığında onların içerdiği mesajın ya bir ayetten ya da bir hadis-i şeriften alındığı rahatlıkla görülebilecektir. O, ayet ve hadislerden anladıklarını, tasavvufî yorumlarla örmüş ve böylece şiirlerinde tasavvufî açıdan yapılmış İslamî yorum metinleri ortaya çıkmıştır. Onun bütün şiirleri bu hususu yeterince teyit eder.

      Yunus Emre, vahdet-i vücut (varlığın birliği) öğretisine ulaşan varlık anlayışını benimsemiştir. Yunus Emre bütün mutasavvıflar gibi vahdet-i vücuda kavuşmak ve böylece insan-ı kâmil olmak için çalışmıştır.

       Yunus Emre'nin düşünce dünyasını oluşturan öğeler arasında insan önemli bir yer tutar. O şiirlerinde Allah'ın varlığı, birliği gibi Tasavvufun en önemli başlıklarının yanında insana dair değerlere de değinmiştir. Sevgi, yaşama sevinci, ölüm, olgunluk, alçak gönüllülük gibi insana dair durumlar, onun şiirlerine konu olmuş ve Yunus, diğer hususlardan daha ziyade bu konular üzerine konuşmuştur.

       O yaratılanı Yaratan'dan ötürü, yani Allah yarattığı için sever. Sevginin amacı O'na göre, Yüce Yaratıcıyla bütünleşmektir. Sevginin olduğu yerde öfke, kırgınlık, kızgınlığa da yer bulunmaz. Sevginin değerini yalnız seven takdir edip bilir. Sevmek bilgelik ister. Bilgelik de tek başına yetmez çoğu zaman. Bununla birlikte sevgi emek, olgunluk ister. Allah'tan mahrum, O'nu tanımayan, onun birliğine ulaşmayan, zayıf, kurak bir gönülde sevginin yeri yoktur. Yaratılan bütün varlıkları birbirine bağlayan, onları ilahî bütünlüğe yönelten sevgidir.

       Yunus Emre'nin düşünce dünyasında yok olmak anlamında ölüm yoktur. Ona göre ölüm, en yalın anlatımıyla, ruhun bedenden ayrılıp yaratıcısına dönmesidir.

            Tasavvuf yâr olup bâr olmamaktır / Gül-i gülzâr olup hâr olmamaktır.

   Bunun anlamı; herkese dost olmak, hiç kimseye yük olmamak, gül bahçesinde bir gül olmak ama diken olmamak; güzel bakabilmek, düşünebilmek; kul olduğunun farkına varabilmek ve onun dayanılmaz hafifliğini yaşayabilmektir Sorun değil çözüm olmak, düğümleyen değil düğümü çözen olmaktır.

        Tasavvuf ehli deyince umumiyetle bir köşeye çekilmiş, münzevî hayattan kopuk, toplumla alakasını kesmiş tipler hatırlarız. Böylesi anlayış, tasavvufun icabı değildir. El işte gönül Hak'ta olmak esastır.

      Yunus Emre bir sufî tefekkür insanı olarak her ne söylediyse ne yazdıysa bunların menşei tamamen Kur'an-ı Kerim ve Peygamberimiz 'in hadis-i şerifleridir. O, "bu düşünceyi kişisel yorumlarıyla zenginleştirmiş, güzelleştirmiş, imanı bilgi ve sanatla ahenkli bir tarzda birleştirerek ondan yeni bir hayat ve insanî görüş çıkarmıştır. Onda şairlik ve dervişlik bir aradadır. Fikirle kalp, akılla gönül ahenk içerisindedir. Fakat fikrî unsuru duygunun potasında eritmeyi bildiği için hem gönle hem de zihne seslenir. Bu bakımdan biz onda sadece fikrî olanı aramayız. Fikir bile bir ruh güzelliğinde karşımıza çıkar."

     Tasavvufun o derin sevgi gücünü, bağışlama ve hoş görme ilkelerini onun şiirlerinde yeterince ve doyuncaya kadar bulmak mümkündür."

19-01-202219-01-202219-01-202219-01-202219-01-202219-01-202219-01-202219-01-202219-01-202219-01-202219-01-202219-01-2022